30. Bölüm
Behzat Ç. 30. Bölüm hakikaten bambaşkaymış. Yeni izliyorum afshaga Ankara'dan çok uzakta İz Bırakanlar Unutulmaz'ı yeniden dinleyince birden Ankara yıllarımın ağırlığı çöktü üzerime. Manga albümünde dinlemiştim lisede ilk kez. O zaman denkliği olmayan bir hüzün bırakmıştı.
Yıllar sonra döndüm Ankara"da bu şarkıya pek denk düşen bir şey yaşayacağımı bilemezdim, güzel tesadüf veya anlamlandırma çabası içimdeki. Bölüm yönetmeni Doğan Ümit Karaca milyonlarca Behzat Ç. hayranı yaratan bir bölüm yaratmış tek başına belki de. Belki bu da bir çaba.
Bende müthiş etkiler bırakan bir şeyin eşsiz bir güzellikte olması ve bunun sürüsüne insanca onaylanmış olması beni onore edecektir. Bu da içine düştüğüm bir başka kısır döngü. Özgün olmaya çabalarken onay arama isteğim pek dinmiyor.
Tabi ya herkesin olmuştur değil mi böyle üstüne üstüne savaşımını verdiği, inat ettiği, illa ki olsun dediği bir isteği. Benim kendimi kaybedip kendimi bulmamı sağlayan bir girdabım oldu. Bu şarkı, bu bölüm o girdabı aklıma soktu yeniden. Ama kendime sözüm var. Sadece bu gece :)
Pek çoğumuz içinden çıkmak istemediğimiz girdapların esiri olabiliyoruz. Ruhumuz onun bizi beğenmesi ile ışıldıyor, onun bizi savurduğu yöne doğru karanlık bir yolculuğa çıkıyoruz. O nefes verdikçe nefes alabiliyoruz. Dertler kantara koyulmazmış bunu öğrendim.
Dönüp bakıyorum. Yine aynı acıyı aynı kesinlikle yaşardım. Çünkü o acı beslendiğim noktaydı. Hiç gitmediğim noktalarda kayboluyordum. Kendimi acılar içerisinde sorgularken orada gördüğüm en küçük bir ilgi, beğeni ile yüzeye çıkıp ciğerlerimi dolduruyordum.
Babamın acısı böylesine keskinken bunları düşünmem ne kadar aşağılık... Asıl onun yokluğunda bunları düşünerek kendimi bedbahtlığa terk etme lüksünden kurtuldum. Öylesine güç ve güven veren birisiydi işte. Hayatta her şeyin mızmızlığını yapabileceğimi zannettirecek kadar...
Şimdi onun yokluğunda acılarım arasında bir kıyas yapmak hâline geçmedim. Ama onun yokluğunun ne anlama geldiğini görmek beni öteki acılarımı kucaklama şansı verdi. Hırslarım, kendim olma mücadelem, doğruyu arayışım, çatışmalarım, yetersizliklerim, yarattığım ilgi.
Bütün bu kaybolmalar içerisinde bilgeliğine sığınabileceğimi bildiğim insanlardan çok kıymetli bir tanesi bana veda etti. Geriye ablalarım ve annem kaldı. Dönüp bakıyorum ve gerçeğimi kucaklıyorum. Ruhu derinleştikçe kararan birinden merhamet beklemişim. Sabrı tükendi.
O karanlığın içinden ne kadar korkutucu şeyler çıkarabileceğini gösterdi. Ama bazılarımız böyledir. Böylesine derinlikler hayattaki doğrularımızın uzağına düşseler bile sahip oldukları farkındalıkları ile bizi kendilerine hayran bırakırlar. Onda kendi doğrularımızı bulup seviniriz.
Unuttuğumuz şey o derinliğin hiç bir zaman doymayacağıdır. Arayışı kendi sonsuz huzursuzluğudur. Ancak size de kendi sınırlarınızı öğretir. Büyüdüğünüz konforlu alanın size ıskalattığı gerçeklik duvarına çarpmanızı sağlar. Sarsılmak, duvara çarpmak iyidir.
Hayat bitse cesaret ve doğru olan için asla vazgeçmeyecek inat için müteşekkir oluruz. Her şey olamasak bile bir şey olabileceğimizi hatırlatır. Hakikaten mutsuzluğa bile var olabilecek kadar tutulduklarımız vardı. Biz böyle başımızı eğdikçe içlerindeki derin karanlık hortladı.
Yorumlar
Yorum Gönder