Senin şampiyonluğun...


Hiç iyi gün taraftarı olmadın. En kötü zamanlarında bile Beşiktaş maçlarını izledin. Takım kötü gidince kaybolan ilgime sitem edip 'öyle olur mu taraftarlık, iyi de oynasa, kötü de oynasa bizim takımımız' derdin. Beşiktaş maçını izlemeyip başka şeylerle ilgilenirsem bozulurdun.

Haksız yere kazandığımız maçlardan sonra tadın kaçardı, o galibiyetten sayılmaz derdin. Şampiyonluklardan sonra bile sevincini olabildiğince sakin yaşar, en kritik pozisyonları bile bağırıp çağırmadan izlerdin. Aslında futbolu izlemeyi severdin. Zamanın olursa gün içindeki alt sıra takımlarının maçlarını dikkatlice izler ve neredeyse her takımın o sene sonunda nereye varacağını sakin sakin en doğru tahminlerle anlatırdın. Ama en çok Beşiktaş'ı analiz etmeyi severdin.

Sana ola hayranlığımdan çocukluğum fanatiklik ile geçti. Az mı ağladım 95' şampiyonluğundan ergenliğe girene kadar Beşiktaş'ın haline... Erzurum'da satılmayan orjinal takım formasını toplantıların için gittiğin bir yerden bir fırsatını bulup alıp getirirdin.

Kitap alışverişlerine alışmıştık ama Beşiktaş'a destek olmak için beni bahane eden alışverişlerin de az değildi son yıllarda.

Sen gittiğinden beri ilk kez şampiyon olduk. Çok olmadı ya gideli... Yine de bu seneyi görmeni isterdim. Tam senlik bir sezondu. Gösterişli bir kadro veya pahalı bir teknik direktör ile veya sezona büyük bir coşku ile başlayarak şampiyon olmadık. Yarım yamalak bir takım ama gerçekten birbirini seven bir ekip en iyi futbolu oynayarak hep güçlünün değil, hakkedenin de kazanabildigini kanıtladı. O yüzden bu sezon tam sana göreydi ya işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Need for a rapid change before the arrival of ecological crisis is still valid

CHP'nin İçindeki Canavar

Erzurum'da Güzelyurt'un Ruşen abisi...