78. bölüm

daha önce de yazmıştım. Behzat Ç.'yi düzenli olarak izledikçe belki de içinde bulunduğum dönemin etkisinden olsa gerek kendi içime dönmeye doğru beni teşvik eden anlar yaşatıyor.

ee tabi çok popüler olduğu zamanlarda insanların nasıl etkisinde kaldığını yeniden hatırlıyorum bu sayede. o yüzden kendime dair Behzat Ç.'li şeyler yazdıkça birazcık da utanıyorum. ne yani bir diziden mi tetiklenecekti bütün duygularım?

ee zaten sanatsal faaliyetten ilham almak hayatın akışına yerleşmiş bir şey değil mi? neyinden rahatsız oluyorum? tabi kendimi ifade edebilmek adına başka yeteneklerim olsun isterdim. bazen çok düz bulduğum için kendimi sanırım Behzat Ç. ile ilham buluyor olmak pek şaşalı gelmiyor.

hayır aslında tetikleyen şeyin ne olduğunu biliyorum. benim en çok arzuladığım, en çok rastlaşmak istediğim şey insanın kendisiyle yüzleşmesi. kendine dürüst olmak. bilmiyorum neden ama bu halin sürekliliğini şiddetle istiyorum.

dizinin de ve özellikle bu bölümün de buranın saatiyle saat 6'da bilgisayarın başına oturmamı sağlayan etkisi burada işte. daha bugün bir final sınavından çıktım. bir önceki gece sabaha doğru kendi kendime tekrarladığım şeyi burada tanıştığım pek akıllı bir sınıf arkadaşımla paylaştım: bu dersten kalmak benim için daha iyi olacak. bu dersi geçmeyi hak etmedim ve çok daha iyi hakim olabileceğimi, öğrenirsem çok leziz şeyler çıkarabileceğimi biliyorum.

hemen zihnimin başka duvarlarında (zihnimin odaları buraya oturmayacaktı) bir süredir tekrar eden yankılanmalar aynı anda çoklu şekilde zuhur ediyor. -anneni, ailenin bütün kadınlarını babanın kaybından sonra karşılaştıkları bütün zorluklarla tek başlarına başa çıkmak üzere terk edip geldiğin burada neyin hakkını verebiliyorsun? babam da benzer bir huya sahipti. bazen gündelik hayatın yükünün ağırlaştığı zamanlarda annemi yapılması gerekenlerle baş başa bırakırdı. erzurum zaten zor bir şehirken kadın olmanın çok daha zor olduğu bir yer olması bu konuda kafamın karışmasına sebep oluyor. ailemle hak ettikleri dayanışmayı göstermekten kaçmış halde miyim?

-senin burada yapacağın tek şey (bir arkadaşım buradayken bir ödevimi geç teslim ettiğimde güzelce lafı koymuştu -you had one job-) oturup ders çalışmaktı. çabaladığım anlara dönüp bakıyorum. evet daha iyisi olmalı.

-kendimi kaybedecek şeyler yaptım mı? hayır. savruldum mu? hayır. zaman zaman kendime olan güvenimin, zaman zaman başkalarının hayatlarını izleyip kapıldığım hezeyanlar derken zamanımı iyi yönetemedim ve bir iki ders pek istediğim gibi gitmedi.

-ortada bir felaket yok ama insan kendine soruyor neden makine gibi olan insanlardan olamıyorum. hemen insanın savunma mekanizması devreye giriyor o anda. -olm anıl senin özelliğin de orada ya işte öyle çok disiplinli değilsin veya en iyi notları alan çocuk olmadın ama hep özgün birisi oldun!-

-bu teselliler nereye kadar devam eder? burada önemsiz ama kendisi için çabalayan veya daha doğrusu sırf öğrendikçe keyif alan anıl olmak beni mutlu kılıyor. memlekette olduramadıklarım, başaramadıklarım sürekli yüzüme çarpıyordu. en azından burada bir simülatif (var mı böyle bir kelime?) durum içine giriyorum. orada olmadığım için olmam gereken yerlere gelemiyorum.

-yok yok bütün bu duvarlardan sekip bir duvara doğru dikine dikine ilerliyorum. -o yakalayamadığın düzen ve disiplin seni bambaşka yerlere götürebilirdi. hayatın sana sunduğu ailenin seni hep kucaklayan tavrı ve seni sarmaladığı şartları sayesinde hep erteledin. hep bahanelere sığındın. burası biraz da o yüzden iyi oldu.

-şimdi daha farkındayım. onurlu bir unsur taşıyan hiç bir çabamdan utanmayacak kadar cesurum. bu cesaretimi hiç kaybetmemek üzere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Need for a rapid change before the arrival of ecological crisis is still valid

CHP'nin İçindeki Canavar

Erzurum'da Güzelyurt'un Ruşen abisi...